Cevahir Asuman YAZMACI; Sayın Rektörüm, Sayın Ticaret Odası Başkanım, Kadın Girişimciler Kurulunun Değerli Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Kadın Girişimciler kurulunun kurulduğu günden bu yana en çok emek veren ve hepimizi en çok destekleyen sevgili Handan Kösen hanımefendiyi, kıymetli kadın girişimciler hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. Evet, Cevahir Asuman Yazmacı Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde doğdum. Yediğim kötü yemek ve aldığım kötü hizmet sonucunda işletme müdürünün her şeyi çok kötü neden böyle dediğimde bana verdiği cevapla başladı işinize gelirse hanım efendi dedi. Benim de işime gelmedi ve işletme müdürü farkında olmadan benim içimdeki girişimci ruhunu açığa çıkardı galiba ve 2005 yılında şehrin ilk v etek kadın girişimcisi oldum. Arkadaşlarımla gittiğim bir yemekti. Her şey çok kötüydü. Aslında valiliğe ait bir mekândı ama orayı öğretmenevi işletiyordu. Tam bir öğretmenevi mantığıyla işletiliyordu diyeceğim. Çünkü yıl 2005 aylardan Şubat her şey çok kötü, yemek kötü, mekân kötü, 50 kişilik bir salon üç gözlü bir elektrik sobasıyla ısıtılıyor. Yemekler geldi sanki üç gün öncesinden hazırlanmış gibiydi ve çok mahcup olmuştum Misafir ettiğim arkadaşlarıma. Çünkü onlar beni misafir ederken hep en güzel yerlere götürüyorlardı. İstanbul’dan gelen bir arkadaş gurubumdu. O mahcubiyetle de bey efendinin sözü bana çok dokundu. Çünkü hizmet sektöründe hele hele yiyecek içecek sektöründe bir bedel ödüyorsunuz verdiğiniz alıp verdiğiniz bedelin ödediğiniz paranın karşılığını da haklı olarak istiyorsunuz. Söylenmeyecek tek cevaptı bu. Mekân Valiye ait bir mekândı. O güne kadar Vali beyle yolum hiç kesişememişti ama bir randevu alıp gittim. Sayın Valim dedim. Burayı özelleştirmek istiyorsanız ben talibim. Çok şaşırmıştı. Urfa’da bir kadın ve üstelik mekân istiyor. Kamuya ait bir mekânı istiyor. Ne yapacaksınız orayı dediğinde Butik otel ve Restoran olarak işleteceğim demiştim ve yaşadığım olayı anlattım kendisine Vali yardımcılarını gönderdi mekâna beni de oturttu bir çay içtik. Vali yardımcıları gitti geldiler dediler ki efendim evet çok doğru her şey berbat. İşin ilginç tarafı şehre gelen en önemli konuklar, Bakanlar en üst düzey bürokratlar hepsi o işletmede ağırlanıyordu. Ama hiç kimse onun farkına varmamıştı. Tabi kamuya ait bir mekânın hemen özelleşmesi kolay olmuyor. İşte ihale süreci yaşanacak. Burayı ihaleye açmamız lazım size hemen veremeyiz dediler. Olur dedim ben de bir fizibilite çalışması yaptım. İhale süreci başladı. İhaleye açıldı ve ben ihaleye girdim. 19 erkek vardı ihalede, tek kadın bendim. Ben de eniştemle birlikte gittim. Aslında feodal yapı hala devam ediyor Urfa’da ben de feodal yapıdan gelen bir ailenin ferdiyim ama hiçbir zaman ailemle inanılmaz gurur duyuyorum. Fakat hiçbir zaman ailemi ne ismimin önüne, ne de arkasına almadım. Yalnızca eniştem vardı yanımda. Gittik o 19 kişi haber göndermeye başladı. Bize 20 milyar versin biz çıkalım. O kalsın diye. 33 milyarla açılmıştı o zaman ihale bedeli yani 33 bin ben de şunu söylemiştim. Kimseye para vermem. Alnımda da enayi yazmıyor demiştim. Aracı olan kişi gidip bunu söylediğinde ilgilenen beyefendi de gelip bana biz enayimeyiz diye sordu. O sizin probleminiz dedim yani ben sizden para falan istemiyorum. Bu ihaleye gireceğim. Tam ihaleye girecekken bir kişi 100 milyar lira yani100 bin lira teklif etti bana. Size 100 milyar verelim siz çıkın diye. Ben kararlıyım dedim yani bu ihaleye gireceğim benim bir hedefim var. Çünkü bunu yaşamamak ve yaşatmamak istiyorum. Kaldık ki böyle bir kadına önünü açmam lazım, yanı bir kadın girişimci olarak ben o bölgede bir sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. İhaleyi son dakikada Vali Bey iptal etti. İhale iptal oldu. Bir sonraki süreci başladı. Tekrar girdim çünkü ben o işletmeyle ilgili fizibilite yapmıştım ve dediğim gibi kadınların önünü açmak ve bu şekilde kadınlarında ekonomiye katkı sağlayacağını bu şekilde kadının da bu sektörde olabileceğini ve kötü hizmet vermemeyi, kötü hizmet almamayı ispatlamaktı. İkinci ihaleye girdim tekrar bu defa iki kişiydik. 18’ini elemiştim. Bir kişi kalmıştı. O bir kişinin de hedefi tabi ben ilk ihale deneyimim işte çantacılar olur, para alırlar vs. Hiç böyle bu konuyla uzaktan yakından ilgim yok. O beyefendi yine bana 20 milyar teklifi getirdi. Bana verin size kalsın vermiyorum dedim. Ve ihaleye girdim açık usul ihale. Beyefendi 33 binde açılan ihalede 45 bin varilimiz 5 milyar yani 50 bin TL. O 45 bin diyor ben 45 bin 50 diyorum. 50 bin diyor 50 bin 50 diyorum. 55 bine kadar çıktı ve Vali yardımcımız o zaman komisyon başkanı dedi ki bu böyle olmaz bedelinin çok üstünde gidiyor. Emsallerinin de çok çok üstünde. Kâğıda yazın demişti. Ben 60 bin yazdım. Çünkü benim yaptığım fizibilite çalışmasında da aylık 5 bin TL oraya ödeyebilirdim. Beyefendi de 59 bin yazmış. 60 binde bende kaldı. Çıktık bana siz bana 20 bin verseydiniz bu sene size 53 bine mal olurdu sonraki yıllarda 33 bin üzerinden giderdi. O’na şu cümleyi ifade ettim. Sana vereceğime devlete veririm. Çünkü ben kendimde en çok kişiliğimi seviyorum. Hayattaki felsefem omurgalı olmak. Ve hayatımdaki mihenk taşı da diklenmeden dik durmak. Siz omurgalı olursanız hiç kimse size Allah’tan başka hiç kimse size hiçbir şey yaptıramaz. Diklenmeden dik durmak diyorum özellikle bunun altını çiziyorum sevgili arkadaşlar. Diklenmenin hiç kimseye bir faydası yok. Bu nedenle Cenabı Allah bana bu şehirde yani Şanlıurfa ilinde hep ilkleri nasip etti.  Şehrin 2005 yılında ilk kadın girişimcisi oldum. 2013 Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinde şehrin 1894 yılından bu yana seçilmiş ilk kadın Meclis üyesi ve kadın yönetim kurulu üyesi oldum. 2. Dönemde yine Cenabı Allah bana bunu nasip etti ve şu anda da benim yönetim kurulu üyeliğim devam ediyor. Tabi bu süreçte 2005-2014 yıllarına kadar kamuya ait ilk defa özelleştirmesine sebep olarak 10 yıl boyunca Cevahir Konuk evini butik otel Restoran olarak işlettim. 10 yılsonunda Cevahir Konuk evini Büyükşehir yasasıyla Büyük şehir geçince ihaleye çıkardılar. 6 ay boyunca Başkana anlattım. Buraya ben emek verdim. Şehre bir marka kazandırdım ve şehirde gerçekten gelen insanların ağırlanabileceği bir tek mekân haline getirdik. Çünkü ben yemediğim hiçbir şeyi yedirmiyorum. İçmediğim bir suyu varsa hiçbir konuğumuza içirmiyorum. Çalışma arkadaşlarımın hepsine şunu söylüyorum. Evinize gelen en çok sevdiğiniz misafiri nasıl ağırlıyorsanız buraya gelen misafirlerimizi bu şekilde ağırlayacaksınız. Benim yani Cevahirin bakış açısı şu. Cevahir de Garson yok ev sahibi var. Müşteri yok misafir var. Biz onları kendi misafirlerimiz gibi görüyoruz. Bu nedenle de bunu 6 ay boyunca anlattım Başkana ama anlamak istemedi ve Cevahiri ihaleye çıkardı. Hiç beklemediğimi bir şeydi ama hayatta olmayacak bir şey diyordum. İlk ihale sürecimde 3 yıldı. Her şehrin bir delisi var. Urfa’nın da delisi benim diyorum yani. Çünkü akıllı birinin yapacağı bir iş değildi. O ayın sonunda ihaleye çıktı. İhaleye benim en yakın arkadaşlarım girmişler ama haberim yok. Bir tanesi çok acı, 20 yıllık bir hanım arkadaşım. Bir tanesi bir akşam önce galipte ya abla canım çok çiğ köfte istiyor, bana yaptırır mısın dediğinde elbette yaptırırım buyur dediğim kişi ertesi gün ihalede, 2 kişi de onların ortakları. Tabi kendi isimleri ile girmedikleri için bilmiyorum. Mardin’den belge almışlar, şehirde tek Bakanlık onaylı işletmeyiz bu arada çünkü benim hedeflerim var. En iyisini yapmak adına her türlü gayreti de sarf ediyorum. 240 binle ihaleye açıldı biri bayan 500 5 bin dedi pardon 245 bin dedim 300 bin dedi beyefendi. 3025 bin dedim 400 bin dedi. 100 bin 100 bir arttırıyor. En son 725 bine kadar çıktık. Hiç verilecek bir rakam değildi. Çünkü ben neden verdim. Orada yaklaşık 2 milyon bir yatırımım var. 10 yıllık bir emeğin var ve 40 tane arkadaşım var birlikte çalıştığım. Olsun düzenimiz bozulmasın dedik. 725 ten sonra bey fendi yekten 800 bin dedi. Ben de hayırlı olsun dedim. Tabi ihaleye girerken şöyle dua etmiştim. Allah’ın nerede durmam gerekiyorsa beni orada durdur. Eğer nefsime uyarsam ben de 1 milyonlara çıkarırdım. 725 bin de durdurdu beni Allah. 840 bin de onlarda kaldı. Herkes şunu söyledi komisyon üyelerine Abla ne yapıyorsun, bırakıyor musun diye Ne satacağım ben burada mümkün değil dedim ve çıktım. Çıktıktan sonra komisyon 10 bin daha arttırmış, 850 bin de onlarda kaldı. Tabi ben otelde duyuyorum bunu. Akşam bir gazeteci arkadaşımız aradı beni abla dedi sizin yerinizi kim aldı. Mardin’de bir otel dedim. Lütfen bizim haberi okur musunuz dedi. İnternet sayfasına girdim. İsimleri tam 7 kişi çak şaşırdım. Acaba ben mi yanlış okuyorum diye. Çünkü 20 yıllık bir arkadaşım ve bir kadın. Hâlbuki bana deseydi ki burayı ben istiyorum. Burayı bana verir misin bütün yüreğimle söylüyorum. Gelip bırakırdım. Ama bir saat içinde hem 10 yıllık emeğimizi hem de slayt tada gördünüz çok metruk bir halde almıştık burayı hem de 2 milyonluk yatırımımızı 1 saatte kaybediyorsunuz. İlk başta şer gibi görmüştüm bunu Aradan birkaç gün geçti. Şehir inanılmaz arkamda duruyor. Yani sosyal medyada, yerel basında televizyonda hatta ulusal basına kadar erkekler sıra geceleri yaparlar kendileri her kişinin evinde ya da odasında odalar olur. Bir müşterimiz geldi dedi ki, abla biliyor musun sıra odalarının konusu oldunuz. Siz böyle durduğunuz sürece biz hepimiz sizin arkanızdayız. Ben zaten kendimde kişiliğimi seviyorum demiştim orada ve böyle durmaya devam edeceğim. Aradan kısa bir süre geçti. Şehrin en eski hanlarından biri olan tarihte Samsak Han olarak geçer şehrin 5 tane kapısından biridir. İsmini de kapıdan almıştık. Samsak kapı orayla ilgili biri bana da çekinerek söyleyemedi, enişteme söylemiş ya burayı ablaya vermek istiyorlar bakar mısınız hiç unutmuyorum 17 Aralık akşamıydı ve müthiş bir yağmur yağıyor. Eniştemle birlikte oraya bakmaya gittik. Kap karanlık hiçbir şey yok görünmüyor. Zifiri karanlık. Orada küçük bir oda yapmış kendine baktım şöyle tamam dedim ben burayı alırım. Çıktık saban eski iş yerime gidiyorum. Teslim yapmadan evvel Eniştemle dedim bir bakalım. Yani ne durumda burası bir felaket çünkü yıllarca han olarak kullanılmış, sonrasında şehrin ilk sanayi sitesi olarak kullanılmış, sonrasında da otopark olarak kullanılmış. Eniştem bana dedi ki ya bence vaz geç yapma bu işi dedi. Yani bunun altından kalkamazsın. O’na şu cümleyi ifade ettim. Ben adama söz verdim. Yapmamız lazım. Çünkü sözümü yiyemem. Kapadokya da bir mimar arkadaşım vardı. O’nu çağırdık. Geldi sağ olsun o metruk yeri biz 3,5 ayda Cevahir Han olarak şehirde yine bir ilki nasip etti. Cenabı Allah. Şehirde ilk Han restorasyonu yapan kişi olarak Cevahir Han’ı hayata geçirdik. Ve kendi öz kaynaklarımla yaptım bunu. Hiç kimsenin bana 1 lira desteği olmadı. Kimseden de bir şey istemedim. Şimdi burada ben özellikle şunu ifade etmek istiyorum. Vaktinizi alıyorum, sürem ne kadar onu da bilmiyorum ama ayarlayım. Burada önemli olan şu siz inanırsanız başarır sızınız. Ben inandım. Ve şuna inanıyorum. Hayat cesurları seviyor arkadaşlar. Girişimci cesur olur. Risk alır girişimci. Hiçbir zaman ben hep kar edeceğim. Kazanacağım diye bir kural yok ticarette. Ticarette karla zarar kardeştir. O’nun için risk alan girişimci olacak ve korkmayın, inanırsanız başarırsınız. Çünkü Cenabı Allah bizim kalplerimize bakıyor. Niyetlerimiz iyiyse akıbetimiz iyi oluyor. Bunu bizzat yaşayan bir kardeşinizim ben. Hiçbir hesabım olmadı hiçbir zaman. İnsanlarla hiçbir zaman birilerinin üstüne basıp ta bir yerlere gelirimin hesaplarını yapmadım. Ama Allah çok büyük kapılar açtı bana. Üniversitelere başarı hikâyelerini anlatıyorum. Çocuklar soruyor arkadaşlar ya size kim yardım etti. En çok soru bu soruyla karşılaşıyorum. Allah yardım etti. Gerçekten bana Allah yardım etti. Çünkü ben ona inanıyorum. Kendime de inanıyorum. Duruşunuz sağlamsa, dürüstseniz, omurgalıysanız sizi yok edecek hiçbir kuvvet yok Allah’ın izniyle. O nedenle hiç kimseyle hesaplarınız olmasın. Ben o arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 50 kişilik bir salondan şu anda eski Cevahirde 50 kişilik salonum vardı. 180 kişilik bir salonu olan, 500 kişilik bir avlusu olan, 800 kişilik bir terası olan bir alana taşıdılar farkında olmadan. Şimdi burada her şey çok güzel yürümedi. Bahçenin bir kısmı maliyenindi Maliyeden kiralamıştım o dönemin belediye başkanı bir gün beri arayıp tehdit etti. Gelip dedi bu bahçeyi vereceksin. Kime alan arkadaşlara, vermiyorum dedim çok şaşırdı. Nasıl vermezsin, vermiyorum Başkanım alan arkadaşlara söyleyin onlar gidip orayı açsınlar diye çünkü devlete ait bir mekânı siz altın hale getirdiniz. Sana dedi ecrimi sil çıkarttırırım çıkartın öderim dedim. 200 bin TL. Ecrim sil çıkarttı. Bahçeyi geçmişiz kullanmışız diye. Bahçeyi ben Özle İdareden aldım. Sonra meclis kararıyla 20 bine düşürüldü. Ödedim. Hiç sıkıntı yok. Ben dedi sana bir tane müşteri getirmem evet getirmedi gerçekten getirmedi. Ama ben ona şunu söyledim. Size güvenerek burayı açmadık rızkı veren Allah. Ben elimden gelen her türlü kötülüğü yaparım size dedi. Orada benim bam telim koptu. Ben de ona şunu söyledim. Bir dakika Başkan, ben yerden çıkmadım. Benim bir ailem var. Sokaklar siyasi gücüm de var. Buyurun elinizden geleni arkanıza koymayın deyip telefonu kapattım ve başkan bakın o kadar aciz ki belediyelerin bütün birimlerine bilgi verip, Cevahir Asuman Yazmacı’nın hangi evrakı gelirse yapmayın demiş. Ve o arada biz kurula ait kurul tescilli bir yapı Han, kurulla yazışıyoruz bazı projelerimizde bizim belediyeden büyükşehirden geçirmemiz gerekiyor. Ama Allah yardım etti. Hiç kimse onu takmadı evraklarım da takır takır imzalandı.  Bu onu çok rahatsız etmişti. Fakat ben de şunu söyledim. Ben hancıyım o yolcu, 6 sonra istifa ettirilerek gönderildi. Burada yine en önemli vurgu inanç,  inanç ve cesaret. Dediğim gibi hayat cesurları seviyor arkadaşlar. Cesur olacağız. Diklenmeden cesur olacağız. Ve inancınız hedefleriniz varsa asla hayallerinizden vaz geçmeyin. Mutlaka başarırsınız. Çünkü hikâyemizin ne olduğu önemli değil, hikâyenizin nasıl bittiği önemli. Benim hikâyemin hiçbir önemi yok. Ama sonuca baktığımda gerçekten gurur duyuyorum. Hem kendimle, hem yaptığım bu işle, bu başarının yalnızca benim başarımın olmadığına inanıyorum. Doğu kadınının başarısı olduğuna inanıyorum. Belki ben bu işe bir vesile oldum. O zaman Cevahir Asuman Yazmacı yalnızdı fakat bu gün 2019 birçok girişimci kadınımız var şu anda. Rol model olun ama Rol model olurken de hep kendimde sorumluluk olduğunu hissediyorum. Hürriyet Gazetesi benimle röportaj yaptığında hep şunu söyledi. Hiç vaz geçmeyi düşünmediniz mi, hayır dedim. Çünkü ben vazgeçseydim belki benden sonraki kadınların önünü tıkayacaktım. Onlara karşı bir sorumluluğum vardı benim. Ve vaz geçmeyi hiç düşünmedim. Düşünmüyorum da herkese de şunu söylüyorum lütfen cesur olun. Hayat cesurları seviyor gerçekten. Ben hepinizi beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.